
Henüz daha 7 yaşımdayken oynamaya bayıldığım bir bilgisayar oyunu vardı; Cossacks. Babam tatil olduğu günlerde hep bu oyunu oynardı ve ben de onu izlerdim. O evde değilken ben kendim oynardım. Köy kurup, ordu toplayıp, diğer milletten düşmanlarınızla savaştığınız gerçek zamanlı bu strateji oyununun isminin neden Cossacks olup logosundaki tuhaf resmin ne manaya geldiğini hep merak etmiştim ancak hiç araştırmamıştım. Yıllar içinde de bir göz aşinalığım olmuştu logodaki resme karşı. Neyse ki saatler süren araştırmalarım sonucu bu sabah aklımdaki pek çok parça bir araya geldi.

On beşinci yüzyılda Ukrayna'daki slav halklarının Tatar halklarıyla karışımınından oluşan ortodoks halka Kazak (İngilizce'de Cossacks) denmeye başlandı. Slav köklere sahip bu Kazak topluluk, Orta Asya'da yaşayan Türk asıllı Kazak ırktan farklı bir gruptur. Slav asıllı Kazaklar, Ukrayna civarında Kazak Hetmanlığı (1649-1775) adında bir devlet de kurmuşlardı. Özgür ruhlu ve bağımsızlıklarına düşkün bir halk olarak biliniyorlardı.

4 yıl süren Osmanlı-Lehistan Savaşı'nın ardından 1676'da Lehistan ve Osmanlı bir barış antlaşması yaptı. Antlaşmaya göre Zaporojyalı Kazakların bulunduğu bölge Osmanlı egemenliğine geçecekti, ancak özgür ruhlu Kazaklar buna pek niyetli değildi. Bunun üzerine Osmanlı İmparatorluğu padişahı IV. Mehmed, Zaporojyalı Kazaklara bir mektup gönderdi.
"Ben, Muhammed'in oğlu; Güneş ve Ay'ın kardeşi; Tanrı'nın torunu ve veziri; Makedonya, Babil, Kudüs, Yukarı ve Aşağı Mısır'ın hükümdarı; İmparatorların imparatoru; hükümdarların hükümdarı; hiç yenilmemiş harikulade savaşçı; Hz. İsa'nın kabrinin yılmaz bekçisi; Tanrı tarafından seçilmiş mütevellinin ta kendisi; Müslümanların ümidi ve huzuru; Hıristiyanların kahredicisi ve koruyucusu olan; ben, Sultan -- size emrediyorum Zaporojya Kazakları, kendi rızanızla ve direnmeden bana teslim olun ve saldırılarınızla beni rahatsız etmekten vazgeçin."

Zaporojyalı Kazaklar, IV. Mehmed'in bu mektubuna karşılık bir mektup yazmaya karar verdiler ve Osmanlı padişahının ünvanlarıyla dalga geçtiler. Kazak Komutanı İvan Sirko ve askerlerinin kahkahalar atarak yazdığı mektup şu şekilde;
"Seni Türk şeytanı lanet olası iblisin kardeşi ve refakatçısı, Lucifer'in kâtibi. Sen ne biçim zebani beyisin, çıplak götünle bile bir kirpi öldüremezsin. Şeytanın sıçtığını ordun yer. Seni orospu çocuğu, asla Hıristiyan oğullarını tebaana alamazsın; ordundan korkumuz yoktur, ister karada ister denizde seninle cenk ederiz ananı da sikeriz.
Seni Babil'in bulaşıkçısı, Makedonya'nın tekerlekçisi, Kudüs'ün biracısı, İskenderiye'nin keçi sikicisi, Yukarı ve Aşağı Mısır'ın domuz çobanı, Ermenistan'ın dişi domuzu, Podolya'nın canisi, Orta Asya'nın ibnesi, Kamenets'in cellatı ve tüm dünyanın ve cehennemin soytarısı, Tanrımızın nezdinde soytarı, Yılan'ın torunu ve sikimizin ağrısı. Domuzun burnu, kısrağın götü, mezbaha iti, vaftiz edilmemiş kaş, kendi anasını siken.
Kazaklar böyle der, seni aşağılık herif. Hıristiyan domuzları bile güdemeyeceksin. Şimdi sadede gelelim, tarihi bilmiyoruz takvimimiz de yok; gökyüzünde mehtap var ve yıl da kitapta yazar; orada hangi günse o gündür burada da; öp götümüzü emi!"

Bu mektuplara dair Osmanlı kayıtlarında hiç bir belge olmamasına karşın hikaye Rusya'da zamanla efsaneleşti ve Kazak orduları Rus ordusunun önemli bir bölümünü oluşturmaya başladı. On yedi ve on sekizinci yüzyılda Rus Çarlığı, Kazakların yardımıyla güneye ve doğuya doğru genişledi, Sibirya'nın fethiyle bir imparatorluğa dönüştü.

Rusya'da bir ressam olan Ilya Repin, 1878'de Avrupa seyahatinden dönmüştü ve Avrupa'daki milliyetçilik akımından etkilenmişti. Bu tarihten itibaren resimlerinde milli ve halkçı konulara yer vermeye başlamıştı. Ukraynalı tarihçi Yavornitskyi'den pek çok belge alan Ilya Repin, on yedinci yüzyılda yaşamış Kazak halkla ilgilenmeye başlamıştı. Yavornitskyi'den aldığı belgeler arasında Osmanlı'nın ve Zaporojyalı Kazaklar'ın mektuplarının kopyaları da vardı. 1870'lerin Rusya'sında, önceki yüzyıllarda özgürce yaşamış Kazaklara büyük bir sempati vardı ve insanlar Kazakların demokratik ortamına özlem duyuyorlardı. Ilya Repin'in tam da bu dönemde bu mektupları bulması onu bu konuya daha da itmişti.

Ilya Repin, Osmanlı İmparatorluğu Sultanı IV. Mehmed'e Mektup Yazan Zaporojyalı Kazaklar adlı eserine 1880 yılında başladı ve 1891 yılında bitirdi. Eserde IV. Mehmed'e cevaben favori hakaretlerini ardı ardına sıralayan ve kahkahalar atan Kazak askerleri ve piposunu tüttürüp söylenenleri dinleyen Kazak Komutanı İvan Sirko görülüyor. Komutanın hemen önünde söylenenleri kağıda döken katip görülürken, solda, masaya saçılmış iskambil kağıtlarının yanında yarı çıplak bir kumarbaz göze çarpıyor. Bir diğer önemli nokta ise, bu eserin Avrupa sanatında kahkahalar atan, bu kadar gülen insanı içeren ilk örnek olması. Eser 35.000 rubleye Rus imparatoru III. Aleksandr tarafından satın alındı ve St. Petersburg'daki Rus Devlet Müzesi'nde sergilenmeye başladı.

Rus ressam Ilya Repin'i bu eseri yapmadan önce milliyetçiliğe itmiş, onu etkilemiş olan bir diğer konu ise 1877-78 yıllarında süren, Rus askerlerinin İstanbul sınırına kadar geldiği, 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşıydı. Rusya'nın Slav halkın yaşadığı Osmanlı topraklarını alması Rusların göğsünü kabartıyordu. 1877 tarihli Osmanlı- Rus savaşında Osmanlı İmparatorluğu büyük bir yenilgiye uğramıştı ve Rus ordusu doğuda Erzurum ve Kars'ı, batıda Balkan kentlerini işgal ettikten sonra İstanbul yakınlarındaki Yeşilköy'e kadar gelmişti. Bunun üzerine Osmanlı bir barış antlaşması talep etti ve tarihe Ayastefanos Antlaşması olarak geçen, Osmanlı'nın Kars, Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan ve Romanya'yı kaybettiği antlaşma Yeşilköy'de (eski adıyla Ayastefanos) imzalandı.

93 harbi ve Ayastefanos Antlaşması'nın ardından Rus İmparatorluğu, Osmanlı'dan savaş tazminatı olarak Ayastefanos'ta bir anıt yapılmasını istedi. Bunun üzerine Osmanlı İmparatorluğu, Rus milli mimarisi stilinde inşa edilen anıtı 18 Aralık 1898 tarihinde hizmete açtı. Anıtın çevresinde Osmanlı-Rus Savaşında hayatını kaybeden 5000 civarında Rus askerin mezarı bulunuyordu.

Ayastefanos Rus Abidesi, Osmanlı ve Rusya'nın karşı saflarda yer aldığı Birinci Dünya Savaşı ile kamu oyunda tartışma konusu oldu ve pek çok gazete, Rus Zafer Anıtı olarak görülen abidenin yıkılması gerektiği üzerine yazılar yayımladı. Bunun üzerine abideyi yıkma kararı alan Osmanlı İmparatorluğu, devlet propaganda aracı olarak kullanılması için yıkımın fotoğraflanıp filme çekilmesine karar verdi. Ayastefanos Rus Abidesi'nin yıkılışı Osmanlı Ordusu ve çeşitli gazeteler tarafından gönderilen fotoğrafçılar aracılığıyla fotoğraflandı. Çekilecek film için müslüman bir Türk'ün kayıt almasına karar verildi ve Osmanlı Ordusu'ndan sinema gösteriminde deneyimli yedek subay Fuat Bey bu görev için uygun bulundu. Kayıt için 150 metrelik siyah-beyaz film kullanıldı.

Ayastefanos Rus Abidesinin Yıkılışı isimli ilk Türk filmi, İstanbul'daki bir kaç sinemada gösterime girdi ancak kamuoyunda beklenildiği kadar heyecan yaratmadı ve başarısız oldu. İddialara göre filmin son kopyası 1941'de kayboldu ve bu nedenle günümüzde film bilinen hiç bir arşivde yer almıyor. Abidenin yıkılışına dair görüntüler, ordu ve gazetelerin fotoğrafçılarının fotoğrafları olup, Fuat Uzkınay'ın filminin kendisinden görüntüler değil. Bununla birlikte, Ayastefanos Rus Abidesinin Yıkılışı filmi ilk Türk filmi olarak geçmesine rağmen varlığına dair kuşkular da bulunmakta.

Tüm bu anlattığım konuları birbirine bağlayan bir diğer nokta ise, aslında hepsinin efsaneleşmiş, bazen kanıtlanamaz olmaları. Zaporojyalı Kazaklar ile Osmanlı Padişahı IV. Mehmed arasında gerçekleşmiş olabilecek bu mektuplaşma bir efsaneden ibaret. Bahsedilen mektupların çeşitli, birbirinden farklı kopyaları mevcut ancak orijinalleri yok. Bu mektuplaşmaya dair hiçbir Osmanlı belgesi de bulunmamakta. Bu olasılığın efsaneleşmesinin yanında, 17. yüzyılın Ukraynalı Kazakları genel olarak 19. yüzyıl Rus toplumunda bağımsızlığı simgeleyen bir efsane halindeydi. Ressam Ilya Repin, bu efsanelerden etkilenmişti.
19. yüzyıl boyunca Rusların Osmanlı'ya karşı tartışmasız zaferlerinin yanında, Fuat Uzkınay'ın filme aldığı, 1941'de son kopyası kaybolan Ayastefanos Rus Abidesi'nin Yıkılışı adlı belgesel filmin gerçekliğine dair kuşkular bulunmakta. Abidenin yıkımını gerçekleştiren Bahri Doğanay'ın 1950 yılında Tarih Dünyası isimli dergide yıkımla ilgili bir yazısı yayımlanmıştı. Bahri Doğanay yıkım sırasında çekilen fotoğraflardan bahsederken, çekilen bir filme dair bir hiç bir şeyden bahsetmiyor ve bu kuşkuları derinleştiriyor. Filmin bugün var olmaması ve bunun gibi pek çok iddiaya rağmen, Ayastefanos Rus Abidesi'nin Yıkılışı efsanesi ilk Türk Filmi olarak anılmaya devam ediyor.
Cossacks: European Wars isimli 2001 çıkış tarihli bilgisayar oyunu ise gerçek zamanlı strateji oyunları arasında efsaneleşmiş bir oyun olarak kabul ediliyor ve oyun dünyasına getirdiği devrimsel yenilikler, günümüzde çıkan pek çok bilgisayar oyunu tarafından kullanılmaya devam ediyor.
0 Yorum